Fakat müzeyyen bu derin bir tutku alıntı

Fakat müzeyyen bu derin bir tutku alıntı

  • Home
  • My Books
  • Browse ▾

    • Recommendations
    • Choice Awards
    • Genres
    • Giveaways
    • New Releases
    • Lists
    • Explore
    • News & Interviews

    • Art
    • Biography
    • Business
    • Children's
    • Christian
    • Classics
    • Comics
    • Cookbooks
    • Ebooks
    • Fantasy
    • Fiction
    • Graphic Novels
    • Historical Fiction
    • History
    • Horror
    • Memoir
    • Music
    • Mystery
    • Nonfiction
    • Poetry
    • Psychology
    • Romance
    • Science
    • Science Fiction
    • Self Help
    • Sports
    • Thriller
    • Travel
    • Young Adult
    • More Genres

Find & Share Quotes with Friends

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Quotes

Fakat müzeyyen bu derin bir tutku alıntı
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku by İlhami Algör
4,108 ratings, 3.12 average rating, 303 reviews

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Quotes Showing 1-14 of 14

“Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, Spartakus kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı. Gerçi sezilerim, bir süre sonra hayat tarafından doğrulanırdı. Ama her defasında ben, aradan geçen süre boyunca, “Doktor, acaba paranoyak mıyım?” başlıklı metinleri yazıp yazıp bozuyordum. Pek keyifli olmuyordu. Özellikle Müzeyyen’in gözlerinden başka biri bakmaya başladıktan sonra, doktorla iç muhabbetim artmıştı. Bir şeyleri hissediyor, ama reddediyordum. “Bana öyle geliyor”du.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Sokağa bir ad verir, tabelayı uygun bir evin dış duvarına asardınız. Tabelada, “Ayak sesleriniz de olmasa, var olmadığınıza sizi neredeyse inandıracak bakışlar sokağı” yazardı. Ayak seslerinize rağmen, harcandığınız mekânlar da vardı. O mekânlara uğramazdınız.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Uzaklaşan şeylerin gözden yitişini görmemek için, gözlerimizi başka yöne çevirsek bile, yine de ne bok yemeye bir taraflarımızla geyik gibi bakardık?”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Ben sözlerden değil, bakışlardan tırsardım. Bakışların arkalarını sezer, sezgilerim doğrulanana kadar mecburen bekler, beklerken kafayı yerdim. Konuşunca mesele yoktu. Ayrıca bu devirde herkes en azından iki tane idi. Daha kalabalık olanları da görmüştüm.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Bu bakışı hala çözememiştim. Elinden bir şeyleri kaçırıyormuş gibi tedirgin, tedirginliğini gizlemeye alışkın, bu alışkanlığın katılaşmış, istenildiğinde bile dışa çıkılmasını imkânsızlaştıran bir kabuğa dönüşmüş olduğunu düşünüyordum.

Gözleri, sadece gözleri, sıkılmalarının, ne istediğini bir türlü bilememenin ve belki de bu yüzden, karşısına çıkan yeni ve yabancı yaşamlara dokunmak isteyişinin, sürüklenişlerden kurtaracak ve sıfırdan başlama şansı verebilecek, bir çeşit tutunma çabası olduğunun farkındaydı. Belki de bu yüzden gözler, kendisi tarafından ve çocukluğa giden bir tarihte oluşmuş, artık "kendine rağmen"e dönüşmüş bir kabuklanmanın içine hapsolmuş, çıkış yollarını yitirmiş bir kimliğin yardım çağrısı gibi bakıyordu.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Duş aldım, tıraş oldum. Bir kahve yaptım kendine. Sigaramı sardım. Bir tek, şarkım türküm eksikti. O kadar kusur kadı kızında da olurdu. Zaten bu hayatta, her zaman bir şeyler eksikti. Ya da bana öyle gelirdi.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Birlikte tüy gibi havalanıyor, yükseliyor, oralardan ok gibi inip, zıpkın gibi saplanıyor, çapkın, şakacı, çocuk yunuslar gibi dibe iniyor, dipte yılanbalıklarına dönüşüp kıvrılıyor, sonra toprağı delip, köpüklü dalgalara bakan yamaçlarda rüzgâra çıkıyor, yeşil ve taze, kendimize ve birbirimize dolanıp yükseliyor, dallanıyor, açıyor ve... ve tekrar ve tekrar, yaprak, polen, böcek olarak dökülüyorduk.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Bazı gece yarıları uyanır, beni, kendisini seyrederken bulurdu. Yüzümü okşar, burnumu oynatır ya da göğsüme sokulur, yine uyurdu. İçim büyür, içimde dolunay olur, önünden ince bir bulut geçer, bedenim manzaraya dar gelir, burun direğim sızlardı. Usulca kalkar, pencerede bir sigara içerdim. Saray uyur, burnu uyur, şehir uyur, martılar uyumazdı. Bir de karşı apartmanın arka pencerelerinden biri. O ışık bana iyi gelirdi. Nedenini bilmezdim.”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

“Çıt'ın nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyordum. İçimden öyle geliyordu. Başka bir son düşünemiyordum. Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...”
İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku


Welcome back. Just a moment while we sign you in to your Goodreads account.

Fakat müzeyyen bu derin bir tutku alıntı